15 Nisan 2012 Pazar

Hz.ŞA'YA(A.S) Ve Hz.İRMİYA (A.S) (İSMİ ANILMAYAN ELÇİLER)


İSMİ ANILMAYAN ELÇİLER

Hz.ŞA'YA(A.S) Ve Hz.İRMİYA (A.S)

Şâ'yâ (as): Şâ'yâ b. Emus veya Emsıya'dır.

İrmiya (as): İrmiya b. Hılkıya; Lavi b. Yâkub Aleyhisselâm'ın soyundan gelen Hârûn b. İmran Aleyhisselâmın soyundandı.

İnsanlık tarihi, aynı zamanda peygamberler tarihidir. Çünkü Cenab-ı Mevlâ her kavme bir hidayetçi gönderdiğini buyuruyor. Bir rivayet, insanlığa gönderilen peygamberlerin sayısını yüzyirmidörtbin olarak veriyor. Bunların sadece yirmibeşinin ismi Kur’an’da zikredilir. Bu yazı dizimizde, ayetlerde ismi geçmeyen fakat kıssalarına değinilen peygamberleri konu ediniyoruz.

Peygamberler, Allahu Tealâ tarafından, emir ve yasaklarını kullarına tebliğ etmek ve hidayet yolunu göstermek amacıyla gönderilen insanlardır. Onlar, Allahu Tealâ’nın seçilmiş kullarıdır. Bu, çalışmakla veya çok ibadet etmekle elde edilecek bir derece değildir.

“Andolsun ki, biz senden önce nice peygamberler gönderdik. Onlardan bir kısmını sana anlattık, bir kısmını da anlatmadık.” (Mü’min, 78)

“Her kavmin bir hidayet davetçisi vardır.” (Ra’d, 7)

“Her ümmetin bir peygamberi vardır” (Yunus, 47) gibi birçok ayet göz önünde bulundurulduğunda, insanlık tarihi boyunca kulların hidayeti için gönderilen peygamberlerin sayısının çokluğu anlaşılabilir.

Yüzyirmidörtbin İlâhi Elçi

Sahabeden Ebu Zerr el-Gıfari r.a. şöyle anlatır:

Ben Hz. Rasulullah’a: “Ey Allah’ın Rasulü! Nebilerin ilki hangisidir?” diye sordum. “Adem’dir.” buyurdu. Ben tekrar: “O Nebi miydi?” diye sordum, “Evet o, Allah ile bizatihi konuşmuş bir Nebi idi.” dedi. Ben: “Ey Allah’ın Rasulü, peygamberlerin sayısı kaçtır?” diye sordum; “Yüzyirmidörtbindir.” buyurdular. (Suyutî: ed-Dürrü’l-Mensur 1/125)

Cenab-ı Allah, hikmeti icabı Kur’an-ı Kerim’inde Adem a.s.’dan Peygamberimiz Hz. Muhammed s.a.v.’e kadar, isimleri ile birlikte peygamberliği kesin olarak bilinen yirmibeş peygamberin ismini vermiştir. Bu isimler şöyledir:

Adem a.s., İdris a.s., Nuh a.s., Hûd a.s., Salih a.s., İbrahim a.s., İsmail a.s., İshak a.s., Lût a.s., Yakub a.s., Yusuf a.s., Eyyub a.s., Zülkifl a.s., Şuayb a.s., Musa a.s., Harun a.s., İlyas a.s., Elyesa a.s., Yunus a.s., Davud a.s., Süleyman a.s., Zekeriyya a.s., Yahya a.s., İsa a.s. ve Muhammed s.a.v.

Bununla beraber, Kur’an-ı Kerim’de kıssaları anlatılan; ancak açıkça peygamber olduğu zikredilmeyen Üzeyr, Lokman, Zü’l-Karneyn gibi salih kulların isimleri de zikredilir.

Yüce Allah, bu peygamberlerden bazılarını kendisine daha yakın tutarak, onların azim, gayret, sabır ve üstün fazilet sahibi olmalarından bahsetmiştir. (Ahkâf, 35; Bakara, 235) Rivayette azim sahibi peygamberlerin, Nuh a.s., İbrahim a.s., Musa a.s., İsa a.s. ve bütün peygamberlerin serdarı Hz . Muhammed s.a.v. Efendimiz olarak belirtilmiştir.

Bir de Kur’an-ı Kerim’de isminin zikredilmemesine rağmen kendilerinden bahsedilen ve başlarından geçen olaylar anlatılan bir çok peygamber vardır. İlâhi bir hikmet gereği ismi anılmayan bu peygamberler, ya bir başka peygamberin yol arkadaşı olarak anlatılmış, ya da helâk olmak üzere olan bir topluluğun kurtarıcısı olarak zikredilmiştir.

Hidayet ve Dalâlet Arasında Gidip Gelen Millet: İsrailoğulları

İnsanlık tarihinde en çok peygamber gönderilen kavim olarak İsrailoğulları bilinir. İsrailoğulları , peygamberlere iman hususunda köklü bir geleneğe sahip idiler. Zira, neslinden geldikleri Yakup a.s. ve ondan sonra gelen birçok peygambere başta mukaddes kitapları Tevrat vasıtası ile inanmakta idiler.

Fakat bu milletin peygamberlerine olan sadakat ve bağlılıkları hiçbir zaman uzun sürmedi; kitaplarını tahrif ettiler ve sapkınlığa düştüler. Sonra da başlarına bir musibetin geleceğini anladıklarında hemen Allah’a yalvararak, kendilerine yol gösterecek, düşmanlarının zulmünden kurtaracak bir peygamber istediler. Bunu her fırsatta yaptılar.

İsrailoğulları’na bu kadar çok peygamberin gönderilmesi, Allah’a ve peygamber inancına sahip bir topluluğun, dalâlet içinde sıkıştıklarında dahi, bir peygamber göndermesini dilemelerinden olsa gerek! Zaten Hz. Yakub a.s. ve sonraki peygamberler halkası, bu kavmin başından ayrılmayacak, dalâlete saplandıkları zamanlarda onlara yol gösterecek hidayet rehberlerinin olması için Allah’a dua etmişlerdir.

Duasıyla Kavmini Kurtaran Peygamber: Hz. Şa’ya a.s.

Musa ve Harun a.s.’dan sonra Allahu Tealâ, İsrailoğulları’nın başına her hükümdar geçtiğinde, beraberinde bir peygamber gönderirdi. Şa’ya a.s. da Sıdkıya diye bilinen bir hükümdar zamanında gönderilmişti. Kavmine, Hz. İsa a.s. ve Hz. Muhammed s.a.v.’in geleceğini haber vermişti.

İsrailoğuları devlet işlerinde hükümdarları Sıdkıya’nın, dinî hususlarda da Şa’ya a.s.’ın emirlerine itaat ederlerdi. Fakat Sıdkıya’nın hükümdarlığının son zamanlarına doğru sapıtıp hak ve batıl çizgisini aştıklarında, Allah onlara Babil kralı Senharib’i (Sencarib) gönderdi. Senharib bütün ordusuyla Beytülmakdis’i kuşattı. Gördükleri karşısında korkularından ne yapacaklarını bilemeyen İsrailoğulları, Şa’ya a.s.’a kendilerini Senharib’in ordusundan kurtarması için Allah’a dua etmesi dileğinde bulundular. Şa’ya a.s. Allah’a kavminin kurtulması için dua etti. Senharib’in ordusu veba hastalığına yakalanıp kısa sürede kırıldı.

Kralları Sıdkıya’nın ölümünden sonra İsrailoğulları’nın işleri bozuldu. Hükümdarlık için birbirlerini öldürmeye başladılar. Mukaddes kitapları Tevrat’ı unuttular. Bunun üzerine Allah, Şa’ya a.s.’a kavmine ikazlarda bulunmasını emretti. O da kavmini toplayarak öğütlerde bulundu. Allah’ın verdiği nimetleri unuturlarsa başlarına tahmin bile edemeyecekleri musibetlerin geleceğini anlattı. Şa’ya a.s. konuşmasını bitirince, azgın İsrailoğulları onu yakaladılar ve şehit ettiler.

Şa’ya a.s. ve kendisinden sonra gelecek olan İrmiya a.s.’ın kavimlerini helâk etmek için toplanan ordular hakkında Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur:

“Biz Kitap’ta İsrailoğullarına : Sizler, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve azgınlık derecesinde bir kibre kapılacaksınız, diye bildirdik.” (İsra, 4)

Bakara Suresi’nin 256. ayetinde de İsrailoğulları’nın bitmek tükenmek bilmeyen dalâletten hidayete yolculuğu için, onlara gönderilen peygamberlerden İrmiya a.s.’ın kıssası anlatılmaktadır.

Yüz Yıl Sonra Diriltilen Peygamber: Hz. İrmiya a.s.

İrmiya a.s., Yakub a.s.’ın soyundan gelen Harun b. İmran a.s.’ın neslindendir. Hz. Musa a.s.’dan Hz. İsa a.s.’a kadar olan zaman içerisinde gönderilen, Danyal a.s. ile aynı asırda görev yapmış peygamberlerden biridir.

Bu dönem, İsrailoğulları’nın kendilerine gönderilen peygamberleri öldürmeye başladıkları, aralarında sapıklığın iyice yaygınlaştığı, haramların helal sayılmaya başlandığı bir dönem idi. Allah’ın kendilerini, Senharib’in muhteşem ordularının felaketinden kurtardığını unutarak doğru yoldan sapmışlardı.

Bunun üzerine Yüce Allah, İrmiya a.s.’a: “İzzetime yemin ederim ki, ben onlara öyle bir fitne ve bela salacağım ki, o dilsizleri konuşturacak, akıl sahiplerinin akıllarını alacak!” buyurdu. Hz. İrmiya a.s. bu ilâhi tehdidi işitince ağlamaya ve bu musibetin kalkması için dua edip yalvarmaya başladı.

Allah, peygamberinin duasını kabul buyurdu. Fakat aradan üç sene geçmesine rağmen İsrailoğulları eski tutumlarını hiç değiştirmediler.

Zulmün ve haksızlığın hesabını her yerde gören Yüce Allah, Şam taraflarında hakimiyet süren Buht-Nassar adlı bir hükümdarın kalbine Beytülmakdis’te bulunan İsrailoğulları üzerine yürümesini ilham etti. Buht-Nassar, ufukları kaplayan, adeta çekirge sürülerini andıran ordusuyla Beytülmakdis üzerine yürüdü. Kısa bir müddet içinde Beytülmakdis’e girdi. İsrailoğulları’nı kılıçtan geçirdi. Hatta askerlerine emir vererek Beytülmakdis’in üzerini kumlarla kapattırdı. İsrailoğulları başlarına gelecek felaketi kendileri hazırlamışlardı.

Beytülmakdis’in yıkılıp harap edilmesinden sora, İrmiya a.s. oradan ayrılıp, kimsenin olmadığı yerlerde uzlet hayatı yaşamaya başladı . Allah ona uzun bir ömür verdi.

Buht-Nassar ordusuyla beraber Kudüs’ten çekilip Babil’e geri döndüğünde, İrmiya a.s. bir sepet incir ve biraz üzüm şırasıyla merkebine binerek tekrar Kudüs’e geldi. Oranın nasıl harap edildiğine baktı. O esnada Allah ona bir ölüm uykusu verdi. Bu zaman içerisinde kimse onu göremedi. Nihayet Cenab-ı Allah, yüz yıllık bir ölümden sonra kudretiyle onun gözlerini açtı. İrmiya a.s. şehrin nasıl imar edildiğine baktı. Sonra cesedinin ve merkebinin kemiklerinin nasılda bir araya getirildiğini izledi. Daha sonra ayağa kalktı, Yüce Allah’ın kudretini apaçık görünce: “Ben biliyorum ki, Allah her şeye gücü yetendir.” dedi. İrmiya a.s.’ın bu kıssası Bakara Suresi’nin 259. ayetinde şöyle anlatılır:

“Görmedin mi o kimseyi ki, binaların çatıları çökmüş, duvarları birbiri üstüne yıkılmış, kimsecikleri kalmamış bir beldeye uğrayarak kendi kendine:

- Allah burasını ölümünden sonra acaba nasıl diriltecek? demişti. Allah’ta onu yüz yıl ölü bırakmış, sonra dirilterek kendisine:

- Ne kadar kaldın? diye sormuştu. O da:

- Bir gün, yahut bir günden daha az, demişti. Allah ona:

- Hayır, yüz yıl ölü kaldın! İşte, yiyeceğine-içeceğine bak, daha bozulmamış. Bir de merkebine bak. Seni insanlara ibret kılalım diye (yüz sene ölü tuttuk, sonra tekrar dirilttik). Şimdi sen kemiklere bak, onları nasıl birleştirip yerli yerine koyuyor, sonra ona et giydiriyoruz, dedi.

Durum kendisine malum olunca:

- Şimdi iyice biliyorum ki, Allah her şeye kadirdir, dedi.”

Hüseyin Okur
Semerkand Dergisi | Ocak 2004

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

HZ.MUHAMMED MUSTAFA (S.A.V)

HZ.MUHAMMED MUSTAFA (S.A.V) محمّد Doğum tarihi ve yeri: MS 22 Nisan 571(Rebiülevvel ayının on ikisi,pazartesi günü) Mekke, Suudi ...